Her yıl haziran ayının ikinci haftası Çevreyi Koruma Haftası olarak kutlanır. Çevre kirliliği doğaya en çok zarar veren bizlerin yarattığı dikkatsizlik sonucundan başka bir şey değildir. İnsanoğlu yıllardır evini temiz tuttuğu gibi maalesef doğayı temiz tutmuyor. Bu pandemi sürecinde yapılan sokağa çıkma yasakları sonucu doğa biraz olsun kendine geldi. Sosyal medyada paylaşılan fotoğraflarda da görüldüğü üzere denizler bile temiz gözükmeye başladı. Çevreye attığımız plastik atıklar doğada nasıl yok olmuyorsa şimdi bunlara bir de kullandığımız eldivenler ve maskeler ilave oldu. Şu an dışarıda on adımda bir yerlerde çöp haricinde maske ve eldivene rastlamak mümkün. Ayrıca bu atıkların doğayı kirlettiği yetmezmiş gibi bir de yerlere atılınca virüsün daha da yayılmasına sebep oluyoruz. Nasılsa bir temizleyen var zihniyeti doğayı kirlettiği gibi göz zevkini de kirletiyor. Yaşadığımız dünyayı bir bütün olarak elementleriyle algılarsak su, toprak ve hava gibi çevre bilinci belki daha da genişler. Nasıl ki Hava kirliliğine sebep açtığımızda yağmurla beraber toprağa iniyorsa bu kirler topraktan da suya karışıyor. Bu da bizlere zarar veriyor. Gün geçtikçe yeşil alanlar zaten azalıyor ve elimizde kalanların kıymetini bilmemeye devam edersek göreceğimiz yeşil sadece boyalarda olacak. Çevre kirliliğinin önüne geçmek amacıyla ülkemizde de kurulan birçok kuruluş var. Aktif olarak faaliyetlerini sürdürmekteler. Ama bizler bilinçlenmediğimiz sürece bu kuruluşlar nereye kadar çevre kirliliğine engel olabilir orası da ayrı bir muamma. Doğayı kirleten en önemli faktör bizleriz. Ve doğanın elinden aldığımız güzelliğini zaman gelecek doğa bizden geri alacak. Çevremizi cennete çevirmek var iken cehennemde yaşamayı tercih etmek te yine bizim eserimiz. Bilinçli bir toplum olmadığımız sürece sanırım doğayla iç içe yaşamayı beceremeyeceğiz.