Hayat ne kadar tuhaf dediğimiz günler oluyordur. Bazen öyle zamanlar geliyor ki kendimizi, çevremizi, yaşadığımız zamanı sorgular oluyoruz. Kafamızın içinde cevabını bulamadığımız birçok soru işaretleri oluşuyor. Ne için çalışıyoruz daha güzel bir gelecek için. Bir yakınımızı kaybettiğimizde de bu durum hemen tersine dönüyor. Bugün için sadece bugünümüz için yaşamalıyız diyoruz. Yarına sağ çıkıp çıkamayacağımızı hepimiz biliyoruz cümlesini sık sık kullanmamıza rağmen hala başka şeyler için yaşıyoruz. Birbirimiz kırıyoruz, incitiyoruz. Sudan sebeplerle kavga ediyoruz. Elimizde olanın kıymetini bilemiyoruz. Ölüm var deyip kendimizi değiştirmeye çalışmıyoruz. Sahip olduğumuz her şeyin bir başkasının hayali olabileceğini unutuyoruz. Belki dünyanın en iyi eşine sahibiz ama kavga çıkarmak için sebep arıyoruz. Hatta bazı çiftlerde gözünün üstünde kaşın olması bile bir olay oluyor. Hayatın bizi yormasına fırsat veriyoruz. İki çift tatlı sözü birbirimizden esirgiyoruz. Sonuçta birbirimizden soğuyoruz. Dostluğun arkadaşlığın çok değerli olduğunu unutuyoruz. Güvendiğin bir insanla sohbet etmek, bir kahve içmek, yediğin yemeği bölüşebilmek gibi güzel kavramları artık elimizin tersiyle iter olduk. Sen ne kadar iyi olursan ol, karşındaki insan sana ikiyüzlü davranıp arkandan iş çeviriyorsa ve sen bunu göremiyorsan bu da senin iyi niyetinden kaynaklanıyor. Karşı tarafın kendi kendinin içini çürütmesinden başka bir işe yaramayan karakter tipi. Öyle değişik insanlar görür olduk ki çevremizde sevmiyor ama seviyor gibi gözükenler, sevmediği bir insandan maddi ya da manevi faydalanmak adına iyi davranan hastalıklı insanlar. Şimdi bir kez daha oturup düşünmekte fayda var. Etrafımızda ki insanları bir süzgeçten geçirelim ve eleyelim. Kim benim yanımda, kim beni  gerçekten ben olduğum için seviyor, kim benim iyiliğimi istiyor. Belki o zaman hayatımız biraz daha yaşanılası hale gelir.